Wednesday, September 30, 2015

Çocuğum Ödevini Yapmak İstemiyor!

Ödevler çocuklarımızın hayat apartmanında parke niteliğinde olup, coşkuyla üzerinde seyrengah edeceği bir yoldur. Günümüz ailelerinde  'araç' olmaktan çok 'amaç' formatında değerlendirilen ödevler, maalesef çocuklarımızın omzunu ezmektedir. Okul aidiyet duygusunun kazanılmasında önemli bir bağ olan ödevlerin yaşadığımız şu zaman diliminde gayesi ölçüsünde yerine getirilmediği herkesin malumu dahilindedir.

Çocukların şevk ve sevgi duygularını bir ödev uğruna hoyratça savurduğumuz günler her aile ortamında yaşanılagelmiştir.Öğretmenin verdiği ödevleri evde anne-baba olarak bir gümrük memuru veya bir infaz memuru tarzında addederek vazife üstlenmiş yetişkinler olduğumuz muhakkak. Bu çerçevede ebeveynin aile modundan çıkıp kendisini kontrol memuru olarak rolüne kaptırdığı yaşam alanında çocuk, aile ilgi ve alakasından yoksun bir hayata cebren girmiş de olacaktır.Unutulmamalı ki ödevlerden yüksünen bir öğrencinin sorunu başarı/başarısızlık değil, okulda yolunda gitmeyen 'sevgi' süreciyle sıkı sıkıya irtibatlıdır.

Bu mahfilde ailenin çocukları ile ilgili şu durumları gözden geçirmesi yararlı olacaktır:

1-Çocuklarınızın okulda öğretmenini sevmesini sağlayınız.

2-Çocuğunuzun öğrenme stilini öğrenin.Bu saptamadan sonraki aşamada çocuğa ait özel programlar yapmaya çalışın. 

3-Ödevler çocuk için 'öğrenmenin öğrenilmesidir'. Ödevler bir araçtır ve okulun tek gayesi gibi lanse edilmemelidir.

4-Çocuk ödevlerini yaparken aşk u şevkle yapıyorsa herşey yolundadır ve sizden yardım almak için çaba sarfeder. 

5-Ödevlerini yaparken çocuğunuzun hatalarına müdahil olacak kadar başında infaz memuru gibi beklemeyin.Bırakın çizgileri eğri, düzensiz olsun.Kötü kısımlara değil, iyi kısımlarına odaklanmaya çalışın.

6-Öğretmen öğrencisini ödevleriyle de tanımak ister.Ödevleri siz yaparsanız öğretmen çocuğunuza değil size güzelleme çekmiş ve deftere takılan kurdaleler size takılmış olur. Sahte bireyler kişilik paradokslarına sebebiyet vermektedir.

7-Komut sistemi ile çocuğunuzu yetiştirmeyiniz.Her komut çocukta 'kaygı', 'endişe' ve 'isteksizlik' gibi duyguları körükler.

8-Ödevler çocukların aşama aşama mesafe aldığı bir formasyondur.Sizlerin tedrici olarak yardımda bulunduğu süreçte çocuk aşama aşama ödevi kendisi yapmayı öğrenecektir. Çocukların çocuk olduğu unutulmamalı, bir yetişkin gibi beklentiye girilmemeli.

9-Unutmayın ödevler bir davranış edinim sürecidir. Çocuk öğrenmeyi öğrenerek bilgiye ulaşmayı idrak edecek, sorumluluk duyguları gelişecek ve bağımsız iş yapabilmeyi öğrenecektir.

10-Çocuğunuzun bir ödev uğruna kalbinin kırılmasına izin vermeyin.Ödevler ile ilgili eksikler ve hatalar konusunda yardımcı olmak istiyorsanız , öğretmeni ile görüşerek destek almaya çalışın.

11-Çocuğun ödevini mükemmel yapmasını değil onun küçücük çabalarını övmeyi alışkanlık edinin.Motive çocuğun gayretleri üzerine olmalıdır.

12-Ödev süresi çocukların dikkat eşiğine ve yaş seviyesine göre ayarlanarak bölümlenmeli. Bu 20 dakikadan 2 saate kadar günlük olarak değişebilir.

13-Çocuğun okulundan sonra akşamleyin ebeveyn olarak ailevi küçük etkinliklerle zihinsel dinlenmeler gerçekleştirin.Çocuğun ailesiyle geçirdiği mutlu zaman dilimi onun gelecek umudu olacaktır.

14-Çocuğunuzda 'güven' duygusunun pekişmesini sağlayınız.

15-Çocuğunuzun öğrenme stiline göre çalışma şartları ayarlanmalı, iyi havalandırılmış ve ışıklandırılmış bir ortam hazırlanmalı.Çalışma masasına onun özel olduğunu hissettirecek doneler veya atıştırmalıklar koymayı ihmal etmemelisiniz.
Tuesday, September 29, 2015

Anne-Babanın Çocuklarla Psikolojik Savaşı:Ödevler!

Günümüzde ödevlerin eğitim sistemi içerinde amacına muvafık yapılıp yapılmadığı herkesin malumu. Ödevlerin zorlantı ve saplantı hale sokulmaktan ziyade çocuğun sorumluluk duygularını geliştirecek, hayat planlaması adına mesafe alacak ve başarıyı tattıracak bir hale getirilmesi elzem. Amacı dışındaki her ödev çocuğa destek olmamakla birlikte, okuldan ve öğretmenden soğutmakla kalmaz şahsiyet kazanımı konususunda da ağır yaralar almasına neden olabilmektedir de. Unutulmamalı ki ödevler çocuklarla girişilen bir psikolojik savaş değil kazanıma dönüştürülecek önemli bir süreçtir.

Çocukların ağır müfredatlar altında omuz verdikleri eğitim sahalarında mutluluğu yakalayamamaları ve özgüvenlerinde sarsıntı yaşamalarının temel nedeni , okul süreçlerinin yönetilememesidir.Bu sürecin oyuncularından anne babanın tavrı, çocuk için çok ehemmiyetlidir.

Bu nokta-i nazarla anne-babaların çocukları bilgi hamalı olarak gördüğü ve ödevlerin tonajıyla ölçme yaptığı bir eğitim anlayışının hangi psiko-sosyal yaralara da gebe olacağı vakidir.

Bu yaralara sebebiyet vermemek ve gelecek dünyamız çocuklarımızı yılgınlığa düşürmemek için öncelikle anne-babaların ödevler konusunda şu cümlelerden kaçınması elzemiyet kesbetmektedir:

-'Hemen ödevini yap, öyle otur!'
-'Dersin yok mu senin?!
-'Ödevini bitirmeden tablet oynamak yasak.!
-'Emin misin ödevin olmadığına!
-'Ne de çabuk bitirdin ödevini, ben hiç görmedim!
-'Ödevini bitirmeden dışarıya adım atmak yok!
-'Gel bakiyim ödevlerini bir kontrol edelim!
-'Ödevin var mı yok mu?Bak öğretmenine sorarım!
-'Ödevlerini  niye düzgün yapmıyorsun?
-'Ödevini yapmadan uyumak yasak!
-'O ödev öyle yapılmaz, ver bakiyim şu kitabı!
-'Ödevini bitirmeden televizyonun başına geçemek yok!
-'Ödevin bitene kadar başında bekleyeceğim!
-'Komşunun çocuğu ödevini bitireli yıllar oldu!
-'Ben senin gibi iken ödevlerimi muntazam bir şekilde yapardım.Ya sen? 


Bugünün ailelerinin  hoyratça kullandığı bu cümlelerin aslında hangi cevherleri söndürdüğü aşikar olsa gerek.

Sesinizi duyar gibiyim; 
-Çocuğuma nasıl ev ödevlerini yaptırabilirim o zaman!(Yarınki makale)
Monday, September 28, 2015

Günümüz Çocuklarının Yorgunluğu ve Eğitim Modelimiz

Çocuğun ruhi donanımına inkişaf zemini oluşturan eğitim, pergel gibidir.Bir ayağı sağlamsa, yani milli manevi değerlerle serfiraz bir noktada ise düzgün şekiller ortaya çıkar.Ancak pergelin iki ayağı da oynuyorsa o eğitim fabrikasından ucube doğar.

Pergelin bir ayağının yaşadığı kaymaları gören Cemil Meriç, toplumumuzun tarihiyle olan kopukluğuna düştüğü izdüşümle her şeyi özetlemektedir; 

'İhtiyar dev muhteşem mazisinden utanıyordu.Sonra bu utangaçlık unutkanlığa yol açtı.’

Çocuklarda kimlik kazanımı mazisinden aldığı motivasyon kaynağı ile doğru orantılıdır.Bugünün çocuklarının yaşam tarzında 'bize' ait değil de 'başkasına' ait davranış modelleri at başı gidiyorsa yanlış giden birşeyler olsa gerek.Daima sahip olma gaye-i hayalini ilke edinmiş bir nesil, tüketim çarkında kendisini tüketmektedir.Sahip oldukça da elindekileri tutma enerjisinden dolayı korku psikolojisinden sıyrılamamaktadır. Bu korku maalesef çevresine güvensiz bir şahsiyeti de ortaya çıkarmış olacaktır.Başkalarına ait fantazi hayat tarzları  günümüz çocuklarını erken yormaya başladı. Bu yorgunluktaki nesli ihya etmenin çıkış yolu ise, çocuklardaki milli közleri tekrar alevlendirecek formasyonu eğitim sahalarımıza yansıtmak ve muhakeme gücünü ciddi sarsacak ideal anlayışını ve var oluş gayesini özümseyecek şahsiyet kazanımları çabası içerisine girmekle mümkün olacaktır. 

Yeniden eskimez insanların güçlü mefkurelerini, yeni jenerasyon genç dimağların  enerjisiyle mezc ederek günümüz şartlarının mecrasında  bir senkronizasyon sunumuna ihtiyaç var.

Unutulmamalı ki kartalların kanatlarının yolunması, doğacak neslin kartal olmasını  engellemez.

Sunday, September 27, 2015

Okula Çocuk mu Başlıyor, Anne-Baba mı ?

Makro planda düşünecek olursak iletişim zemini olan okullar, bir sosyalleşme aracıdır. Okulda görev alanlar da istasyon bekçisi.Ancak asayişi sağlayan bir memur havasından ziyade, zihni ve ruhi rezonansı sağlayabilecek fikir işçileri   olmalı o istasyonda. Kağıt üzerinde akademik başarıyı takip ederek beyin mimarı olunamayacağı aşikar.

Okulun sadece bilgi hamallığı üzerine, ailelerin de evde 'en başarılı çocuk bizimki olmalı' anlayışı üzerine bina ettiği günümüz evladlarının yaşadığı talihsizlik tam bir paradoks.İstidat zenginliği içerisinde okula başlayan bir çocuğun mezun olduğunda yetenek mahrumiyeti içerisinde bulunması hepimizin utancı aslında.Nerede hata yapıyoruz?diye sorduğumuzda ise 'şartlar böyle' şemsiyesinin altına gizlenmekteyiz.

Çocukları sadece maddesel görme hastalığından kurtarıp mana buudlu nice münbit zeminlere yelken açabilecek bir zenginlik kaynağı olarak görmek lüzumu vardır.Günümüzde evlatlarımızın duygularını özgürce yaşarken davranışlarını disiplinize ederek güven ortamı ile sürdürülebicek eğitim mülahazaları elzemiyet kesbetmektedir.Yoksa kaygılı, özgüven yoksunu, komut sistemi ile çalışan ve doyumsuz bir nesli karşımızda buluruz.

Çocuğun zihinsel gelişiminde en önemli depar kaynağı olan beden eğitimi , resim , müzik gibi derslerin okullarda 'öylesine' anlayışıyla işlenmesi günümüz öğrencilerinin davranışlarındaki tutarsızlığa da yansıtmaktadır.Okul sadece matematik , fen gibi derslerden ibaret ortamlar gibi gösterilmekten uzak tutulmalıdır.Unutulmamalı ki sizin çocuk üzerindeki hesapladığınız matematik ile hayatın size sunacağı matematik örtüşmeyebilir.

Bedenen ve zihnen emanet edilen çocuklar için, okullar sosyalleşme aracı olarak çok iyi kullanılmalı ve kabiliyetleri nispetinde küçük cevherlerin ortaya çıkmasına sebep kılınmalı.Yoksa zengin ölçekteki insan kaynaklarımızın istidatlarına ket vurmakla ülkemiz ufkunu puslandırmış olacağız.

Bizler şartların esiri olmaktan ziyade şartları kendimize gebe bıraktıracak vizyonu taşımalıyız.

Çocuk okulda öğretmenleri ile kabiliyetlerinin keşfini yaşarken evde de aile mutluluğunu hayat kılmalı.Bunun için de iyi bir öğretmen derslerin geri dönütünü ebeveynden değil çocuktan alır.Bir aile çocuklarına destek olurum derken anne anne rolünden, baba da baba rolünden uzaklaşıyorsa bir yerlerde hata var demektir.Okul ortamı ev hanesine taşındıkça ebeveyn eğitimi askıda kalacaktır.Ebeveyn çocuklarının okul ve öğrenmeye yönelik tutumlarında ihtiyaçlarına yönelik destek görevinin olduğunu unutmamalıdır.

Çocuğun her daim gelişimi  psiko-sosyal çerçevede değerlendirilerek takibi yapılmalı.Annenin çocuğunu evde takibi, öğretmenin de öğrencisini okulda takibi zahiri taktiklerle baskı oluşturacağından neticeye varılamayacaktır. Bilinmeli ki anons ile takip olmaz, işin ruhundadır takip.

Terbiyede bir 'insan modeli' olması ihtiyaç , kağıt modeli yetmediği ortada.
Saturday, September 26, 2015

Gençlerin İkinci Dili:Sosyal Medya ve Günümüz Yetişkinleri

Günümüzde sözlü ve sözsüz iletişim diline sosyal medya dili de eklendi. Siber alemde bu iletişimin erdemli bir şekilde kullanılabilmesi için de külli gayretler gerekli. Belki de midemize girecek gıdaların vizesini 'helal' sertifikalı ürünlerle kaldırırken, ruhumuza girebilecek virüslerin vizesini de 'sib/erdem' barkodlu sertifika ile kaldıracak projeler üretebilmeliyiz.                                                                   
Enformasyon çağında öğretmenler,  keşke sosyal medyayı  bir eğitim ağına çevirebilseler, öğrencileri ile irtibat alanı oluşturacak adresler tesis etseler, her çocuğun okul içinde yaşadıkları takip edilerek ortak değerler fotoğraflansa ve  sosyal ağda karşılıklı iletişim ve denetim alanı oluşturulsa, inanın bugünün öğrencileri ile yavaş yavaş iletişimin kuvvet bulduğu hissedilecektir.

Zihinlerin sanal varlık mezarlarıyla dolduğu günümüzde yetişkinler hakikat tabanlı fikirlere zemin oluşturabilmelidir.

Yetişkinlerin, günümüz  gençlerinin sosyal medya ile kurduğu iletişime cevap vermesi için de onların ruh haletine bakan taraflarını ıskalamaması gerekmektedir. 

Bugünün gençlerine muhatap olan yetişkinlerin onların içinde bulunduğu şu durumları göz ardı etmesi düşünüşemez:

*Günümüz gençlerinin en büyük handikapı sanal yalnızlık. Yetişkinler olarak iletişimde onların duygularına hitap eden bir etkileşim yolu çabası içerisinde bulunulmalıdır.Yoksa yasaklayıcı mülahazalar yalnızlığı derinleştirmektedir.

*Gençler yaşadıkları her ortamda sahip olduklarını gösterme çabasındalar.Bu durum onların özgüven ve takdir edilme ihtiyacını göstermektedir.Yetişkinler gençlerin almak istediği psikolojik olumlamayı doğru yerde ve doğru zamanda vermeye çalışmalıdır.Onlarla kurulan temas dili ile de değerlilik hissi kazandırmaya gayret sarfedilmelidir.Böylece gençlerin gözünde sizin değer ölçütleriniz onlar için daha bir anlam kazanacak ve etkileşim daha sağlıklı bir şekilde yürüyecektir.Yoksa bugünün gençleri, etrafındaki bireylerden alamadığı bu olumlamayı toplum tarafından almaya çalışmakta ve sosyal medya üzerinden aldığı beğeni sayısı kadar da rahatlamaktadır.

Sanal düşünce anaforundan gerçek hayata aktarılacak her sağlıklı davranış da zihin atlasında yerini kalıcı olarak koruyacaktır. Hayatta yeni doğan bir bebeğin sırasıyla hissetme , işitme, görme, bilme ve hayatına mal etme serüvenlerini yaşarken, doğru zamanda yerini alan ebeveynler iletişim kanallarını da sağlıklı kullanacaktır.

Unutmayın bebekler önce duymaya sonra görmeye başlar. İletişim sürecini atlayarak pedagojik mesafeler alınamaz. İletişim o kadar mühim ki bugünün üniversitelerinde adına müstakil fakülteler kurulmuştur.Çünkü iletişimin sonucunda etkileşim meydana gelmektedir.
Friday, September 25, 2015

Sıla-i Rahim ve Çocuk Ufku

Aile Davranışı: Mutlaka çocuklarla birlikte sıla-i rahim yapın.Kurban, 'kurbiyyet' yani 'yakınlık' manasını Yaradana karşı göstererek anlamlandırırken,akraba kelimesi de aynı kökten gelerek 'akrebiyyet' yani 'yakınlık' manası ile bu bayramlarda toplum adına bir mana kazanır.Neseb, intisab olan yani bağı kuvvetlendiren dinamik güç olması hasebiyle çocuklara yakınlarınızı birer birer tanıtmayı ihmal etmeyin.Zira sizin çevrenizin genişliği çocuğunuzun yürek ülkesinin genişlemesine sebep olacaktır.

Çocuk Bilinçaltı:Çocuğun özkimlik ve özgüven kazanmasında paha piçilmez bir fırsattır.Çocuk güçlü aile bağlarını birebir görerek, gelecek hayatına sağlam adımlarla ilerleyecektir.

Sonuçta çocuğunuz sosyalleşmeyi, yardımlaşmayı, dayanışmayı, sevinmeyi sevmeyi, özkimlik kazanmayı, özgüven duymayı ve en önemlisi de ibadet ruhunun inceliğini kazanarak mefkure sahibi bir birey olmayı öğrenecektir.

http://artidanismanlik.blogspot.com.tr/2015/09/frsatlar-kusagnda-kurban-bayram-ve.html3
Thursday, September 24, 2015

Kurban Bayramı Terapisi;Çocuklar

Aile Davranışı:Kurban Bayramının birinci günü erkek çocuklar  camiyle başlamalı, sabah kahvaltısı mümkünse geniş aile ile yapılıp kurban aktivitesinden evvel gerekirse tatlı telaşlarla sosyal hareketllik izi bırakılmalı.

Çocuk Bilinçaltı:Sosyal ilişki alanı ne kadar genişlerse çocuğun yüreği de o denli genişler.Merhamet ve sevgi duygularının paha biçilmez örneklerini görür.

Aile Davranışı:Kurban ibadetinin icrası çocukların yaş seviyelerine uygunluğu ölçüsünde gösterilmeli.Nitekim Hz. İsmail kıssaları ile büyüttüğümüz çocuk zaten olaya tatlı bir ibadet olarak bakacaktır.Bu çerçevede Allahın emrinin icrasındaki kul olma fotoğrafı çok iyi temsil edilmeli.Bir taraftan da payladığınız parçaları çocuklarınızla dağıtın diğer taraftan evinizde pişen yemeklerinize mutlaka misafir edinin.

Çocuk Bilinçaltı:Çocuğunuz 10 günde yakaladığı yardımlaşma ve dayanışma motivasyonunu o gün başkalarının da sevinmesine vesile olduğunu gördükçe ibadet ruhunu kamil manada idrak etmiş olacaktır.

(http://artidanismanlik.blogspot.com.tr/2015/09/frsatlar-kusagnda-kurban-bayram-ve.html)
Wednesday, September 23, 2015

Ağaç Yaprağıyla Gürler


Aile Davranışı:Arefe günü mutlaka çocuklarınızla kabir ziyaretleri yapmayı adet edinin.Çocuğun yaş seviyesini dikkate alarak kabirdeki yakınlarınızı birer birer tanıtmayı unutmayın.

Çocuk Bilinçaltı:Çekirdek aile devrini yaşayan çocuk geniş aile mefhumuna ait tarihsellik içinde ruhi olgunluk kazanmaya başlar.Unutmayalım ki ağaç yaprağıyla gürler.

- See more at: http://artidanismanlik.blogspot.com.tr/2015_09_01_archive.html#sthash.0RufRvOh.dpuf
Tuesday, September 22, 2015

Fırsatlar Kuşağında Kurban Bayramı ve Çocuklarımız İçin 6 Püf Nokta

Bayramlar çocuklar için sevinç kaynağı addedilir. Bu kaynaktan istifade etmek için ailelerin sembolik davranışlardan uzak durup  bireylerin gönüllerinin coşkunluğuna mahal bayramlara yelken açmak gerektiği unutulmamalıdır.Aslında bu açıdan bayramlar dolaylı yönden 'fırsatlar eğitimi'ni de ihtiva eder.

Evin biricik misafirleri için bir talim ve terbiye tezgahı olan bayramlarda özellikle şu hususlar çocuğunuzun kişisel gelişimi için çok ehem arzeder;

1)Aile Davranışı:Kurban ayı Zilhiccenin gelişi ile  'kendi hanemiz dışındakileri bu bayramda nasıl sevindirebiliriz?' mülahazasını ev atmosferinde dillendirilmeli.Et ve tatil vurgusu yaparak kurban anlayışını daraltılmamalı.

Çocuk Bilinçaltı:Bu durum çocuğun 10 günlük motivasyon kaynağı olacak ve bencillik asrında başkalarını düşünebilme yetisi kazanarak 'yardımlaşma ve dayanışma' ahlakı edinecek.

2)Aile Davranışı:Kurban pazarları sosyal ilişkilerin en samimi hava estirdiği yerlerdir.Çocukların ellerinden tutup gitmeli kurban pazarlarına.

Çocuk Bilinçaltı:Çocuklar kurban pazarlarında gördüğü fıtri insan ilişkilerinden etkilenecek ve  sanal alemdeki sun'i ilişkilerin sıyrılarak ayakları sağlam zemine basacaktır.Pazarlarda samimiyet ortamları oluşturun ki çocuğunuzun şuuraltı müktesabatında içtenlik hisleri ve sosyalleşme olgusu yerleşsin.

3)Aile Davranışı:Arefe günü mutlaka çocuklarınızla kabir ziyaretleri yapmayı adet edinin.Çocuğun yaş seviyesini dikkate alarak kabirdeki yakınlarınızı birer birer tanıtmayı unutmayın.

Çocuk Bilinçaltı:Çekirdek aile devrini yaşayan çocuk geniş aile mefhumuna ait tarihsellik içinde ruhi olgunluk kazanmaya başlar.Unutmayalım ki ağaç yaprağıyla gürler.

4)Aile Davranışı:Kurban Bayramının birinci günü erkek çocuklar  camiyle başlamalı, sabah kahvaltısı mümkünse geniş aile ile yapılıp kurban aktivitesinden evvel gerekirse tatlı telaşlarla sosyal hareketllik izi bırakılmalı.

Çocuk Bilinçaltı:Sosyal ilişki alanı ne kadar genişlerse çocuğun yüreği de o denli genişler.Merhamet ve sevgi duygularının paha biçilmez örneklerini görür.

5)Aile Davranışı:Kurban ibadetinin icrası çocukların yaş seviyelerine uygunluğu ölçüsünde gösterilmeli.Nitekim Hz. İsmail kıssaları ile büyüttüğümüz çocuk zaten olaya tatlı bir ibadet olarak bakacaktır.Bu çerçevede Allahın emrinin icrasındaki kul olma fotoğrafı çok iyi temsil edilmeli.Bir taraftan da payladığınız parçaları çocuklarınızla dağıtın diğer taraftan evinizde pişen yemeklerinize mutlaka misafir edinin.
Çocuk Bilinçaltı:Çocuğunuz 10 günde yakaladığı yardımlaşma ve dayanışma motivasyonunu o gün başkalarının da sevinmesine vesile olduğunu gördükçe ibadet ruhunu kamil manada idrak etmiş olacaktır.

6)Aile Davranışı:Mutlaka çocuklarla birlikte sıla-i rahim yapın.Kurban, 'kurbiyyet' yani 'yakınlık' manasını Yaradana karşı göstererek anlamlandırırken, akraba kelimesi de aynı kökten gelerek 'akrebiyyet' yani 'yakınlık' manası ile bu bayramlarda toplum adına bir mana kazanır.Neseb, intisab olan yani bağı kuvvetlendiren dinamik güç olması hasebiyle çocuklara yakınlarınızı birer birer tanıtmayı ihmal etmeyin.Zira sizin çevrenizin genişliği çocuğunuzun yürek ülkesinin genişlemesine sebep olacaktır.

Çocuk Bilinçaltı:Çocuğun özkimlik ve özgüven kazanmasında paha piçilmez bir fırsattır.Çocuk güçlü aile bağlarını birebir görerek, gelecek hayatına sağlam adımlarla ilerleyecektir.

Sonuçta çocuğunuz sosyalleşmeyi, yardımlaşmayı, dayanışmayı, sevinmeyi sevmeyi, özkimlik kazanmayı, özgüven duymayı ve en önemlisi de ibadet ruhunun inceliğini kazanarak mefkure sahibi bir birey olmayı öğrenecektir.



Monday, September 21, 2015

Aile mi , İnternet mi Sorundur?

İletişim ağı sarmalında olan dünyada 'eğitim ağını' tesis edemedik.En basit örneği ile sosyal medyanın müdavimi olan nesli, 'yasakçılık' anlayışı ile eğitmeye çalıştık.

İnternetin fişini çekerek önlemeye çalıştığımız korkuları, artık yasakçı metotlarla gideremeyeceğimizi idrak edebilmeliyiz.Katlanabilir kağıt bilgisayarların icad edildiği şu devirde, yasaklamalar yerine elinin altındakileri 'doğru kullanma' şuurunu verecek reçeteler hazırlamalıyız.Nitekim boyasına güvenen halılar, güneşten korkmaz.

Toplumun en küçük molekülü olan aile, günümüzde köy haline gelen dünyayı okumada basiretsiz kaldı.Ev halinin mahrem olduğu bir aile mefhumu anlayışına sahip bizler maalesef şu an internet dünyası içindeki hareketlerimizle tezat oluşturmaktayız.

Aile içinde tam manasıyla önemi ıskalanan 'mahremiyet talim ve terbiyesi'ni çocuklarımıza hakkıyla veremedik.Nasıl ki evimizin odalarının kendine has ağırlığıyla bir yeri var.Öyle de internet dünyasının da kendine göre odaları mevcut.

Çocuğunuz ev içerisinde kapısını çalmadan odalara girmeyi öğrendiyse onun network halinde de her odaya girebileceğini unutmamalısınız.Burada söz konusu husus internetin sorun olması değil, bizim aile mahremiyeti açısından çocuğumuza verdiğimiz / veremediğimiz eğitim olmalıdır.

Mahremiyet eğitiminde ölçü olması açısından kendinizi şu çizgide tutmaya çalışın; ev içerisinde çocuğunuz sizi pijamalı halden öte görmemeli.Bu durum kıyafet noktasında yakalayacağınız bir anlayış olmakla birlikte, davranış modeli olarak ölçünüz de 'çocuğunuza izinsiz dokunmama ve iradesine saygı' duymakla olacaktır.Bu çerçevede yakalayacağınız taban mahremiyet eğitimi güzelce dallanıp meyve verecek ve çocuklarımız için endişeye mahal hususlar kaybolacaktır.

Ailede yakaladığınız mahremiyet endeksli bir yaşam , interneti sorun olmaktan çıkaracaktır. Tecessüs ve tüketim asrındaki insanların bu ufku yakalaması bilgi toplumunun sağlam temellere oturacağı anlamına gelir. 
Sunday, September 20, 2015

Bireyleri Anlamadaki Sağırlığımız!

Günümüzde nebatat alemi içerisinde hangi ilacın hangi ağaca faydası var mülahazasında, insanoğlunun bitki hususunda gramajına kadar gösterdiği hassasiyeti varlık adesesinin merkezindeki 'insan'a göstermemesi manidardır. 

Görsel erişim ipuçlarıyla veya kullanılan dil kalıplarıyla tespit edilebilen bu temsil kişilikler, ebeveyn ve öğretmen tarafından bilinmesi gereken en temel argüman olmalı.Bu temsiliyeti bilme keyfiyeti , özellikle okul öncesi ve ilkokul dediğimiz eğitimin bidayetindeki süreç itibariyle, çocuğun 'biricik' istidatlarının keşfine bizleri müzahir kılabilir.

Unutmamak gerekir ki buğdaydan anlamayan değirmenci olamaz, cevherden anlamayan sarraf olamaz, insandan anlamayan da muallim olamaz.

'Devlet memuru olarak çalışan ve bizim de sekiz-beş diye ifade ettiğimiz hareketliliğin içindeki bir adam, her gün eşine çiçek alarak eve  gelir.Birbuçuk yıllık evli olan çift için abartılacak bir şey de değildir aslında bu durum.Fakat adam bir gün eşine;
-'Gönül gözüm! Her gün sana çiçekle geliyorum ama bir türlü sendeki mutluluk portresini yakalayamıyorum.'
Eşi hemen cevap verir;
-'Bana bir defa olsun 'seni seviyorum' demiş olsaydın, hediye ettiğin tüm çiçeklerden daha değer kesbederdi.'

Evet bayan işitsel temsil kişiliği ağır basan birisi olduğu için, erkek farkındalıktan bihaber eşinin ruhuna hitap edememiştir.

Görsel temsil kişiği ağır basan erkekler, işitsel ve dokunsal temsil kişiği ön planda olan kadınların yapılarını atlayarak çözüme ulaşamazlar.Bu sebeptendir ki kadınlar kendileriyle özel ilgilenmeyi bekler.Temsil kişilikleri özellikleri çerçevesince de aile alt yapısı baz alınırsa, erkek çocuklarınız sizleri bilinçle dinlerken , kız çocuklanız duygu yoğunluğuyla dinlerler.

İletişimdeki farkındalığın artması etkileşimi çoğaltacaktır.
Saturday, September 19, 2015

Temsil Kişiliğinizin Dil Kalıpları;Test Edin

Eğitim seminerlerimde temsil kişiliklerine ait rol tespitleri için kullandığım bir örneklemeyi sizinle paylaşmak istiyorum.Metni okurken var olan farklı temsil kişilikleri siz de fark edebilecek misiniz?



'Adım Aysima. 12 yaşındayım. Ailemle ilgili detaylı bir şey anlatmam yanlış olur. Ama yine de boşboğazlık edebilirim.
Babam her zaman 'düşüncelerine perspektif kazandır kızım' der.Ne demekse!
Annem de sık sık bana 'aileden birine çekmişsin kızım' der.
Ben, kelimesi kelimesine onların ne demek istediğini çoğu zaman anlayamam.
Abim ise 'olaylar karşısında soğukkanlılığını hiç bir zaman yitirme prenses' der.
Benim esas sorunum aslında kedi gibi mırlayarak ders çalışmama izin vermeyen küçük kardeşim.Bilmiyorum belki de okuldaki boş konuşan arkadaşlarla beraber olmam başarısızlığa itiyor beni.
Matematik Öğretmenim 'sözün kısası...'dedikten sonra tamamen derse ilgim azalıyor.Bu tarz  öğretmenlerin anlattıklarını tam seçemiyorum galiba.
Babam bu konuda bana 'burnunun ucundaki nimetleri ıskalıyorsun' der..
Annem de 'öğrendiklerini sağlam temeller üzerine kur' der.
Abim ise 'ben sıfırdan yükseldim, sen de yapabilirsin'der.
Doğruyu söylemek gerekirse okulda ders öğretmenlerimden en çok Türkçe Öğretmenimin anlattıklarını iyi öğreniyorum herhalde.
Haa bir de unutmadan söyleyeyim yarın doğum günüm....'

Örnekleme metnini okuduktan sonra kendinizi teste tabi tutabilirsiniz.

Öğrenme stillerinde önem arzeden temsil kişilikleri, yukarıdaki Aysima, baba, anne, abi, Matematik Öğretmeni ve Türkçe Öğretmeni rollerine, kullanılan dil kalıplarına göre yerleştirmeye çalışınız.İlgili rolleri görsel, işitsel ve dokunsal tarzları açısından değerlendirdikten sonra Aysima'ya temsil kişiliğine uygun nasıl bir doğum günü hediyesi alırdınız?

Eminim detaydaki kullanılan sözcük kalıplarından, temsil kişilikleri hemencecik çözdünüz.

Dil, tencerenin kapağına benzer, kıpırdadı mı kokuyu hisseder ve tencerede ne piştiğini anlarsınız.

Örnekleme metnindeki kullanılan dil kalıplarını incelediğimizde de Aysima'nın kullandığı  'detaylı bir şey anlatmak, boşboğazlık, kelimesi kelimesine, kedi gibi mırlamak, doğruyu söylemek' gibi dil motifleri,onun 'işitsel' özellikleri ağır basan biri olduğunu ele vermektedir.
Babasının 'perspektif kazanmak' deyimini kullanmasından 'görsel' biri olduğu, annesinin 'aileden birine çekmek' ve 'sağlam temeller' deyimlerini kullanmasından 'dokunsal' biri olduğu göze çarpmaktadır.Aysimanın abisinin 'soğukkanlılığını korumak' ve 'sıfırdan yükselmek' kalıplarını kullanmasından 'dokunsal' olduğu anlaşılmaktadır.Matematik Öğretmeni'ne atfedilen 'sözün kısası' deyimi onun 'dokunsal' biri olduğuna işarettir.Türkçe Öğretmeni'ne ait bir dil kalıbı olmamasına rağmen Aysima'nın öğrenmesini kolaylaştırdığı gerçeği vurgulanıyorsa, öğretmen ya Aysima gibi 'işitsel' , ya da tüm temsil kişiliklere hitap edebilecek aranan bir eğitimcidir.

Nihayetinde  temsil kişiliklerini yerleştirdiğiniz rollerden işitsel olan Aysima için doğum günü hediyesi alırken sıkıntı çekmeyeceksiniz anlaşılan.
Friday, September 18, 2015

DOKUNSAL MISINIZ?

Kendimizi ve çevremizi gözlemlediğimiz üçüncü tip fıtri sensörlerden 'dokunsal'lık özellikli insanların baskın unsurları şu şekilde ön plana çıkmaktadır;


Yavaş konuşurlar, yavaş hareket ederler.
Hissidirler.
Fiziksel ödüllendirme ve dokunmaya tepki verirler.
Görsel insanlara oranla insanlara daha fazla yaklaşırlar.
Yaparak öğrenirler. 
Faaliyetlere katılmayı severler. 
Eğer doğru olduğunu hissederlerse sizi dinlerler.
Kısa ve öz dokunarak jest ve mimiklerle hareket ederler. 
Kişilerin el sıkması onlar için anahtardır. 
Rahat ve konfordan hoşlanırlar. 
Koordinasyon tiplerdir. 

Eğer bir organizasyonda herkes dokunsal olsa idi, çok gerçekçilik olurdu.

Dokunsalların dokunsallarla olan iletişiminde; mükemmel bir ahenk görülürken, fiziksel temastan ziyade hissi dokunuşlar daha etkili olacaktır.Ancak duygusal sezişleri abartmamak lazım.

Dokunsalların görsellerle olan iletişiminde; fiziksel temaslar sıkıntı oluşturabileceğinden, eline kalem ve benzeri şeyler alarak dikkat toplanabilir.

Dokunsalların işitsellerle olan iletişiminde; en sıkıntılı etkileşim süreci bu iki tiplerde hissedilir.Ancak dokunsal bir kadın işitsel olan kocasının duygularını anlamakta zorluk çekmezler. Çare ona dokunmaktan ziyade onun hayal dünyasındaki sese dokunmaktır.
Thursday, September 17, 2015

İŞİTSEL MİSİNİZ?

Günlük hayatımızda bilgiyi algıma biçimi ve öğrenme şeklimiz olarak ortaya çıkan temsil kişiliklerinden biri de  işitsel tiplerdir. Bireylerin fıtratındaki baskın rollerin dağılımındaki tiplerden biri olan işitsel insanları, aile ve sosyal çevremizde yakinen gözlemleyebilmekteyiz.

Peki işitsel insanların hangi özellikleri ön plandadır?

Seslerle düşündükleri için seslere önem verirler.
Dinleyerek öğrenirler, öğrendikleri şeyleri kolayca hatırlarlar.
Adım adım ezberlemeye itina gösterirler.
Erken konuşmaya başlarlar. 
Okumayı erken öğrenir. 
Yabancı dile meyillidir. 
Ritimli tiplerdir. 
Müzik dinlemeyi ve telefonda konuşmayı çok severler.
Çalışmaları hakkında yorum yapılmasından çok hoşlanırlar. 
Kişinin samimiyetini sesinden anlar.
Eleştiriseldirler. 
Tartışmaları çok iyi hatırlarlar. 
İyi bir dinleyicidirler. 
Kendi kendilerine çok konuşurlar.
İç diyalog fazladır. 
Gürültüden hemen rahatsız olurlar. 
Bir evde mutlaka sessiz bir yer olmalıdır. 
Sesleriyle hayal kurarlar.
Spesifik ses tonu ve sözcük kümelerine tepki verirler. 

Ve eğer bir organizasyonda herkes işitsel olsa idi, çok tartışmalı bir ortam izleyebilirdiniz.

İşitsellerin işitsellerle olan iletişiminde; içini dökme önceliğini karşıya vermeli, problem çözmede acelecilik; çatışma ortamı çıkartabilir.

İşitsellerin görsellerle olan iletişiminde ; malzemeye, görüntüye ve dikkate odaklı bir etkileşim olmalı ancak detaya inerek konuşma süresi uzatılmamalı.

İşitsellerin dokunsallarla olan iletişiminde; samimane bir temas, bir dokunuş saatlerce konuşmaktan daha etkili olacaktır.

(Ayrıntılı analiz isteği için ana sayfamızdaki iletişim formumuzu kullanabilirsiniz.) 

Wednesday, September 16, 2015

GÖRSEL MİSİNİZ ?



Doğuştan gelen karakteristik özelliklerinizi ihtiva eden temsil kişiliklerin en baskınları görsel, işitsel ve dokunsal kişiliklerdir.Bu temsiliyet, oran olarak insanlarda farklılık arzeder.

Fıtri bir zenginlik olan bu özellikleri bilmemiz kendimiz ve çevremizdeki insanlarla olan bağı güçlendirecek,iş motivasyonumuza yeni bir pencere açacak, okul hayatındaki çocuğunuzun öğrenme stiline göre performansının arttığını görecek ve eşinizi daha iyi anlayarak duygu etkileşiminize zenginlik kazandıracaksınız.

Öğrenme stillerinden hangi özelliklerin sizde baskın olduğunu öğrenmek için kendinizi gözlemleyebilirsiniz.İlk temsil kişilik görsellikle ilgili belirgin özellikleri  sizinle paylaşıyorum.(Ayrıntılı analiz isteği için iletişim formumuzu kullanabilirsiniz.)

Görseller görüntülerle düşündükleri için konuşurken hızlı konuşurlar.
Ayrıntıların detayları ile tamamını isterler. 
Bir konunun anlatılmasından çok gösterilmesini tercih ederler. 
Yüksek ses tonunu kullanırlar. 
Simetriktirler. 
Konuşurken sözleri bölündüğünde sözleri hatırlamazlar. 
Çoğunlukla organize, iyi giyimli ve düzenli eğilimindedirler.
Görünüş, en önemli değerlendirme kriterlerinden biridir. 
Evini arabasını temiz ve düzenli kullanmaya ehemmiyet verir. 
Dışsal olarak görür, içsel olarak hayal eder
Görerek ezberlerler. 
Sözlü talimatları hatırlamakta zorluk çekerler. 
Hayalci ve çok çabuk motive olurlar. 
Ellerini ve kollarını çok oynatırlar.
Söylediklerini hatırlamadıklarını söylerler.
Programın nasıl çalıştığına önem verirler ve nasıl çalıştığıyla ilgilenirler.

Ve eğer bir organizasyonda herkes görsel olsaydı, çok uçuk kararlar çıkardı.

Önemli bir husus da eğer siz görselseniz ;

Görsellerin görseller ile olan iletişiminde; görsel hafızayı diri tutmalı,sunum yapabilmeli, belgelerle veya dökümantasyonlarla kontak kurmaya gayret etmeli.

Görsellerin işitsellerle olan iletişiminde; iyi bir dinleyici olmalı ve söyleyeceklerini acele etmeden işitsel dil kalıpları ile ifade etmeli.

Görsellerin dokunsallarla olan iletişiminde; elini hissedirerek  tutmalı, sırtını sıvazlamalı ve  kucaklaşırken güven hissini verebilmeli.Ahenkli ve hissi bir iletişim sunmalı. Hızlı konuşan görsel daima dokunsalı  sıkıcı  bulur.
(Not:Daha önceki Çocuğumuzun Öğrenme Stili Önemli mi? makalesine göz atabilirsiniz.)

Tuesday, September 15, 2015

Çocuğumu Keşfetmek İstiyorum

'yaşamınıza artı katın': Çocuğumu Keşfetmek İstiyorum: Evimizin en önemli neşe kaynağı olan çocuklarımızı daha iyi tanıyabilme ve çıkan envantere göre de ilgi boyutunda pozitif adımlar atma ad...

Çocuğumu Keşfetmek İstiyorum

Evimizin en önemli neşe kaynağı olan çocuklarımızı daha iyi tanıyabilme ve çıkan envantere göre de ilgi boyutunda pozitif adımlar atma adına aşağıdaki 27 özellikten uygun olanları işaretleyiniz.

Envanterdeki cevaplar ipucu niteliğinde olup çocuğunuzun bilinmedik özelliklerini keşfettiğinizde ilgi ve alakanızın da şeklinin değiştiğini göreceksinizdir.

Tavsiyemiz önce anne-babanın kendisini test etmesi yerinde olacaktır.
(Sonuçlar hakkında bilgi almak için iletişim formuyla bizlere ulaşabilirsiniz.Çocuğunuzun yaş seviyesini ve cinsiyetini belirtiniz.)

1)Zamanı doğru kullanma ve iş konsantrasyonunu kaybetmeme =O
2)Motivasyon için gerekli dinamikleri kendi kendine sağlama=O
3)Mevcut kuralları sorgulama ve tek başına geliştirebilme=O
4)Yabancı bir ortamda çekinmeden iletişime geçme rahatlığı=O
5)Başkalarını etkileyebilme ve arkasından sürükleyebilme=O
6)Sıkılmadan bir iş ile ilgilenebilme, sonunu getirme=O
7)Arkadaşça yaklaşma, cana yakın pozitif olma=O
8)Karşındakilere karşı gerekli toleransı gösterebilme, alttan alma=O
9)İşbirlikteliklerine açık olma, beraber hareket etme=O
10)Karşısındakilerin duygu ve düşüncelerine dikkat etme=O 
11)Bir işin detaylarına inerek eksiksiz olarak yapma=O
12)Çevresindeki kişi ve olaylarla ilgili olan bitenin takip edilmesi=O
13)Her ortamda kendini rahat ifade etme=O
14)Takım yerine bireysel çalışmayı tercih etme=O
15)Yeni bir iş başlatma konusunda cesaret ve kendine güven=O
16)Olayları olumlu pozitif yönünden görebilme=O
17)Duygularıyla değil, mantığıyla hareket etme=O
18)Birileri ile rekabet içinde olma isteği=O
19)Sahada, hareket içinde olma isteği=O
20)Güçlü network, çok sayıda kontak sahibi olma=O
21)Kuralları esnetmeden, birebir uygulama=O
22)İşi dikkatli, özenli, kaliteli en iyi şekilde yapmaya çalışma=O
23)Sistematik organize olup, planlayarak bir işle ilgilenme=O
24)Mevcut ortamı koruma, geliştirmek için bir çaba sarfetmeme=O
25)İlgi çekerek karşısındakini etkileme, kendini gösterme=O
26)Dinleme ve konuşma arasında denge sağlama=O
27)Konudan uzaklaşmadan iletişimi sürdürme=O 

Çocuğunuzun yukarıdaki detay durumlarını birebir değerlendirdiğinizde temas ettiğiniz mizaç zenginliğini eminim yeniden keşfedeceksinizdir. Çocuğun üzerinde bu analizi yapan ebeveynin ilgi dağarcığındaki talim ve terbiye taktikleri de farklı bir enginlik kazanacaktır.Bu taktikleri de çocuğun yaratılış özelliklerinden gelen görsellik,işitsellik ve dokunsallık gibi öğrenme stilleriyle de zenginleştirmek yerinde olacaktır.

İnsan fıtratının dikkate alınarak geliştirildiği bu stillerle bugün çok büyük istidatların da ortaya çıkmasına vesile  kılınmıştır.Ailede başlayıp örgün eğitim içerisinde gelişerek devam eden ve her daim değişkenlikleri itibar edilecek bu öğrenme stilleri eğitim sistemimizde maalesef ıskalanmaktadır.Bu nokta-i nazarla, ihmale uğrayan ve geç kalınan talim ve terbiye stratejileri adına da ümidimizi yitirmememiz gerekmektedir.Zira sadaktaki her ok, ileriye gitmesi için geriye çekilir. Büyük sıçrayışlar için bir kaç adım geriye gitme, işin tabiatında vardır.Müfredatın öğrenciden önemli olduğu,yönetmeliğin öğretmenden daha ziyade ehem arzettiği mevcut sistemin içerisine 'insan' odaklı metodolojilerin geç de olsa monte edileceğine inancım tam.

İtibarı azimet ölçüsüne getirilmiş bir öğretmen camiası ve bacasız fabrikanın neşe kaynağı kıymetli addedilen öğrencilerin bulunduğu bir okul ortamı ufkumuzdan uzak addedilmemeli.
Monday, September 14, 2015

Çocuğumuzun Öğrenme Stili Önemli mi?

X ve Y neslinin muhatabı olan günümüzün çocukları sosyo-bilişim özellikleri nedeni ile 'Z nesli' ismi ile müsemma olmuştur.

Yaşadığımız devirde Z nesli kuşağı çocuklarımızın kişiliği ve bu çerçevede nasıl bir öğrenme stilinin olduğu ile ilgili bilgi mahrumiyeti yaşıyoruz. Bu nokta-i nazarla okul hayatında evladımızın karşılaştığı sorunları bizler zeka çizgisinde değerlendirip olumsuz bir takım mülahazalar içine giriyoruz.Çoğunlumuzun düştüğü bu hata evladlarımızın gelecek hayatında  da olumsuz manada iz bırakabilmektedir.Bu durum sadece eğitim hayatı için değil, evlilik ve iş hayatı için de çok önem arzetmektedir.

Görsellik, işitsellik ve dokunsallık gibi insanın doğasında olan özelliklerin hangisinin çocuğumuzda baskın olduğu konusunda bilgi fakiriyiz.Bu hususta örgün eğitim kurumlarında da toptancı anlayışla sergilenen aktiviteler çocuğun öğrenme stili ile ilgili özelliklerini tespit etmede yetersiz kalmaktadır.Bu nedenledir ki çocuğunuzla ilgilenmede 'ne yaptıysam olmuyor' serzenişini çok duyarsınız.Bu durum çocukla ilgili öğrenme ve kişilik stilinin bilinmeden hareket etmenin tezahürüdür.Unutulmamalı ki farkına varmadan birey kendi stilini çocuğuna empoze ettirme çabasından dolayı başarısızlık girdapları yaşamaktadır.

Görsel bir annenin işitsel özellikteki çocuğuna bilmeden yaptığı zulmü hayal edebilirseniz meselenin ehemmiyeti daha iyi idrak edilecektir.

Aile olarak çocuğunuzun görsel mi, işitsel mi yoksa dokunsal mı olduğu ile ilgili danışman öğretmenlerden mutlaka yardım alınması gerekmektedir.Sonuçta o öğrenme sitilinden aşı tutturularak bir eğitim formasyonu sağlanırsa çocuğunuzun psiko sosyal gelişimini olumlu yönde rahatlıkla izleyebileceksinizdir.Ayrıca ebeveyn olarak da çocuğunuzla ilgilenmede doğru adımlar atmış olacaksınızdır.

Yaşadığımız devirde Z nesli için, tüm zenginlik kaynaklarımızı da seferber ederek potansiyel eğitim ortamları hazırlama gayreti içinde olmalıyız.Bu ortamların da kalabalık gruplar çerçevesinden ziyade insan merkezli zumlamalarla kişilik envanterlerinin dikkate alınarak oluşturulması ehem arzeder.

Bugün örgün eğitim yuvalarında çocuklarımızda neşv ü nema bulacak istidatlar için en az altı, en çok on iki öğrenci mevcuduyla oluşturulacak VIP tarzı sınıf ortamları ülkemizin ufkundan uzak değil aslında. 

Böylece insan merkezli eğitim esasına dayalı bir halde mizaç tohumları sağlıklı bir şekilde filizlenecek ve sağlam karakterli   bireyler ortaya çıkacaktır.Bu noktada hem anne - baba hem de örgün eğitim kurumları birlikte hareket ederek bu işin seferberliğine girecek ve üç saç ayağının sağlam zemine oturmasına vesile olunacaktır.Unutulmamalı ki tek başına çalışan motor, üretim değil gürültü yapar.
(Gelecek yazımızda öğrenme stilleri ile ilgili makalelerimizi takip ederseniz kendinizin ve çocuğunuzun stilini öğrenebilirsiniz..)
Sunday, September 13, 2015

Çocuklarımız için 'Keşke'.. !

'Keşke'leri adımladığımız bu dünyadaki bir baba-kız örnek diyaloğundaki örtüşen taraflarımızı tamir etmeye bakalım.Unutmamalı ki ana - baba olmak çocukların her dediğini yapmak değil, onları hayata hazırlama maharetini göstermektir.

 0 yaşında;
 Baba : 'Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.'
Kızı :'Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.'
 5 yaşında;
 Baba :'Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?'
Kızı :'En çok babamı seviyorum.Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.'
10 yaşında;
Baba :'Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?'
Kızı :'Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında;
Baba :'Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.'
Kızı :'Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında;
Baba :'Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı :'Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim elbiseye karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!'
25 yaşında;
Baba :'Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor.
Kızı :'Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.'
30 yaşında;
Baba :'Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki.'
Kızı :'Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi.'
40 yaşında;
Baba :'Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla  tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı :'Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.'
45 yaşında;
Baba :'Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.'
Kızı :'Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!'
50 yaşında;
Baba :Dünyada mutlu kal kızım !'
Kızı :'Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım. Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol. Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım !Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında;
Kadın :'Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu?'

Sevginin zamanı yoktur. Ancak sevgiye en çok muhtaç kaldığımız dönemde sevgi yoksunluğu yaşıyorsak, bunun temel nedeni vaktinde  hissettiremediğimiz sevgiden dolayı olduğu muhakkaktır.

Anne Babanın Sabrı Nereye Kadar?

Çocuk eğitiminde 'elimden geleni yapıyorum' felsefesini önümüze seren aileler bilmeli ki , talim ve terbiyede 'gerekeni yapmak' daha önemlidir. 

Gerekeni yapıyorum diyen ailenin sığınağı olan psikolojik şiddet ise ilkelliğin ve eğitim fakiri olanların limanı olmuş. Evet 'peynir yaş iken sıkılır.' Ancak taze peynir amacına hizmet etmek için yine kendisini sıkanın midesine inerek daha da yakınlaşır.Anne baba olarak da çocuklarınızı baskıyla sıkıştırdığınızda eskisinden daha çok yakınlaşlama umudunu taşıyorsanız atasözünü doğru anlamışsınız demektir! 

Bu süreç zarfında yapılabilecek en hızlı acil eylem planı çocuğunuzu tanıyarak anlamaya çalışmak olacaktır. Kalıcı olmayan davranışların sergilendiği bu süreçte çocuğun müspet davranışlarını ön plana çıkartarak kimlik kazanmasına azami gayret sarfedilmelidir. 

Nasıl ki ocakta bulunan aş ile ateş arasındaki deliliği tencere absorbe eder ,  bir genç için de geçici olan deli- kanlılık vetiresinde mevcut olayları anne - babanın sabrı absorbe eder.

Merak etmeyin, evladlarınızın delikanlılık süresi en fazla 22 yaşına kadar sürmektedir. 




Saturday, September 12, 2015

ÇOCUK EĞİTİMİNDE 2 İKSİR :

Ailelerin çocuk talim ve terbiyesinde en çok 14 - 17 çağ nüfusundaki gençlerle yaşadığı sorunlar göze çarpmaktadır.

Günümüz aileleri sorunun çıkmasından korkacaklarına, sorunları kontrol edebilme becerisini geliştirmeye gayret sarfetmelidir. Zira kontrol edilebilir sorunlar, istidat ve kabiliyetlerin inkişafında  fayda eksenlidir.Bu yaş seviyesinde olabildiğince 'tepki' değil 'cevap' verin.

Ebeveynin hem geçmişteki ihmalleri hem de 'daha ne yapabilirim ki' retoriğinden öteye gitmeyen serzenişleri, delikanlılık dönemindeki gençlerle ilgili sıkıntıları artırmaktadır. Bu noktada ailelerin çocuk eğitiminde istifade edeceği iki iksire sığınmaları yerinde olacaktır. Bunlardan biri anne-babanın çocuklarına verecekleri 'fırsatlar', diğeri de sunacakları 'seçenekler'dir. 

Çocuklarımıza fırsatlar vermemiz inisiyatif kazandırırken, sunacağımız seçeneklerle de irade gelişimine medar olunacaktır. Zira iradelerine ket vurulan bireylerin zamanla hayat konsantrasyonlarının da yok edildiği aşikardır.

Yağmur yağdığı vakit ıslanmamak için evin dışını kendisine haram edinen çocuklarımız bugün şemsiye kullanmaktan korkmaktadırlar.Trafik kazasını görüp de araba fobisi oluşan insan sayısı az değildir. Her olumsuz hadise karşısında bireyin tutumlarının ana kaynağı, aile yuvasında edindiği hayat gözlüğünden ileri gelir. Unutulmamalı ki talim ve terbiyede su-i misal, misal değildir.

Kız Evlat mı? Erkek Evlat mı?

Bir ailede çocuk, yedi yaşına kadar kendini sevdirir, ondört yaşına kadar size hizmet eden bir birey olur, ondört yaşından sonraki zaman diliminde de ya o size hizmet eder ya da siz ona hizmet eder bir sergüzeşt-i hayatı yaşarsınız.

Terbiye safhasında kız ve erkek evladın mahiyetini de düşünerek ortaya koyacağınız hassasiyet, tutumunuzu belki daha da derinleştirecektir. 

Bu çerçevede Cafer-i Sâdık'ın "Kızlar iyilik, oğlan çocuklar ise nimettirler. İyiliğe karşı sevap verilir, nimetlerden ise sorguya çekilir." sözünü serlevha yapıp çocukların talim ve tahsiline yeni bir boyut kazandırabiliriz.

Unutulmamalı ki erkek evlad evin direği, kız evlad ise evin süsüdür.

Çocuğun Karakter Eğitiminde ; Aile

Ahlaki eğitimi açısından ifade edilen karakter eğitimi, tarihi dinamimizden istifade ederek güçlü bir yapıya büründürülmelidir.Nitekim karakter eğitimini ön plana tutan bir milletin devlet masrafları da en aza inecektir.

Ferdiyetçiliği ön plana çıkaran batı, günümüzde kişisel mutluluk kitapları ile benlik anaforunda debelenen yığınlar bırakırken, bizler karakter gelişim adına zihni ve hissi bir mefkureye çoktan dem tutmaya başlamalıydık.Zira insanlar kişilik özelliklerinden dolayı değil, karakter özellikleri nev'inden sorumlu tutulurlar.

Bir insanı özgüveni çokmuş diye veya dışa açık dobra kişiliğinden dolayı iftihar etmezsiniz. Fakat bir insanı, karakterine ait zalimlik, yalancılık, haramilik, saygısızlık gibi sıfatlarından ötürü kınarken; dürüstlük,diğergamlık, hoş görülülük, sevgi halesi oluşturmak, tevazu abidesi olmak ve  adaletli olmaktan dolayı övebilmekteyiz.Bir şahsın kendine güveninin zirvede olması, onun ahlaklı olması anlamına gelmez.Bir insan karizmatik olsa bile yalanı kendine ahlak edinmişse toplum literaratüründeki 'adam' olma keyfiyetini yakalayamamış demektir.

Kişiliğin hedefi karizmatik olmak değil, sağlıklı bir karakter oluşması için zemin oluşturmaktır.

Eğitim anlayışımızda insanın kişilik özelliklerini, iç disiplin trafosu olan karakter davranışlarıyla rezonans haline getirmeli ve sürekli  iyileştirmeye gayret sarfedilmeli.

İnsanın özünde matvi olan ahlaki boyutu, karakter  ve  kişilik eğitimiyle bütünleştirmedikçe de  hem şahsi hayatımızda hem de içtimai hayatta sıkıntılara gebe kalınması kaçınılmaz olur.Bu mevzuda vitrin insanların örnek davranışları ne kadar temsil keyfiyeti taşıyabilirse, o kadar sıkıntılar da en aza inecektir.

Ebeveyne düşen vazife, çocuğun cibilliyetten fıtrata, fıtrattan mizaca, mizaçtan kişiliğe ve kişilikten karaktere şahlanarak nasıl bir konum elde eder? mülahazasındaki dert motivasyonunu daima taşımak olmalıdır.Bu çerçevede 'bir düşünce ekerseniz, bir davranış biçersiniz; bir davranış ekerseniz, bir alışkanlık biçersiniz; bir alışkanlık ekerseniz, bir karakter biçersiniz ve bir karakter ekerseniz, bir kader biçersiniz' vecizesi semantik olarak bizim formasyonumuzun da temelini oluşturacaktır.