Tekamül Eğitimi |
Zimamı elinde bulunduran nâdide milletimizin ufkunda gaye 'insan'
olmakla birlikte gâyet'ül gâyesi de 'insaniyet-i kübrayı' yakalamaktır.
Kafa -
kalp bütünlüğünün sağlandığı tekâmül eğitimiyle
dırahşan çehreli evlatlar bu sayede iki kanatlı kuş misali yetişme
şansına da sahip olacaklardır.
Bu nedenle günümüzde insana bahşedilen donanımın kazınımının kafa ve kalp izdivacının
sağlandığı bir eğitim metodolojisiyle gerçekleşeceği aşikardır. Kalbî hayatın
zaafa dûçâr olmadan sadece dünyaya dönük bir tâlim ve tahsille yetinmeyip
uhrevî pencerenin de her dâim çocuk ruhunda diri tutulması gerekmektedir. Zira bugün
çocuklarımızı bekleyen tehlikelerin başında onların mâneviyattan uzak
yetiştirilmeleri gelmektedir.
Günümüzde elinde diploma tomarları ile karşı karşıya kaldığımız gençlerle alakalı toplumda nesil enkâzının sayısız hazin misâlleri vardır. Ahlak zedelenmesi yaşandığı günümüzde çocuklarımızın sînelerine îman ve Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem)'in yüce ahlâkının kalplerde otağı kurmasıyla hakiki manada gelecek nesillere miras sunulmuş olacaktır.
Günümüzde elinde diploma tomarları ile karşı karşıya kaldığımız gençlerle alakalı toplumda nesil enkâzının sayısız hazin misâlleri vardır. Ahlak zedelenmesi yaşandığı günümüzde çocuklarımızın sînelerine îman ve Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem)'in yüce ahlâkının kalplerde otağı kurmasıyla hakiki manada gelecek nesillere miras sunulmuş olacaktır.
Duygulardan
mahrûmiyete sebep olmadan hakiki vicdan ufkununu yakalamanın ifadesini,
İstiklâl şâirimiz Mehmet Âkif şu şekilde beyan eder;
"Îmandır o
cevher ki, ilâhî, ne büyüktür,
Îmansız olan paslı
yürek sînede yüktür".
Asr-ı cehalet
devrinde Arap toplumu, bugün bile anlatılırken tüyleri diken diken eden cahiliyye
gayyasının içinde yüzmekteydi. Korkunç bir karanlığın içinden muazzam bir asr-ı
saadet devresine kısa zamanda geçiş kolay olmamıştır. Zira iç ve dış nûrları
sönmüş bir toplulukta insan kıymetinden mevz-u bahis edilemez.
İşte o karanlık
devirden bir tablo. Rûhânî aydınlıktan mahrûm olunan bu cehalet döneminde
kızlar diri diri toprağa gömülür ve kendilerince kız çocuğu sahibi olmanın
verdiği acziyetten kurtulduklarını zannederlerdi. Hadiseyi daha küllî bir
nazarla ele alacak olursak, o karanlık devrin insanları altından
kalkamayacakları bir vebalin altına girmişlerdir ama İslam fıtratı üzerine
doğan her çocuk gibi o gününün kızları cennete gitmişlerdir.
1500 yıl sonrasına
geldiğimiz günümüzde ise yetişkinler olarak, geleceğin imarına çalıştığımız
gençlerimizin kalp ve kafa dünyalarını imar edemedik. Asr-ı cehaletteki kızlar
ceseden gömülüyorlardı ancak mânen kurtuluşa ermekteydiler. Günümüz gençleri
ise ceseden ölmüyor fakat kalp hayatları, uhrevi dünyaları ölmektedir. Netice
olarak asr-ı cehaletin kız çocuklarının durumu mu daha ciddi, yoksa iman
mahrumiyeti yaşatılan günümüz gençlerimizin
mi durumu daha ciddi?
0 comments:
Post a Comment